7th Zone Youtube Kanalı

EN İYİ 7: Oyun Açılış Sinematiği

İNCELEME: PS3 Co-op Destekli Oyunlar #2

İNCELEME: Skooldaze Klass of '99

BİLGİ: Little Fighter 2 Karakter Rehberi

Blog Arşivi

5 Eylül 2015 Cumartesi

KARŞILAŞTIRMA: The Evil Within vs. Siren: Blood Curse

 

      Bethesda Sofware tarafından geliştirilip 2014'ün Ekim ayında çıkışını gerçekleştiren The Evil Within'de olaylar Krimson City'de geçiyor. İsmimiz Sebastian Castellanos. Tecrübeli bir dedektifiz. İhbar üzerine hastaneye gidiyoruz ama kapıda bir sürü araba ve 0 insan. Ben bu dedektife tecrübesiz derim. Ben bile olsam o durumu görünce kapıda bekleyip destek beklerdim. Neyse tecrübeli dedektifimiz giriyor hastaneye ve başlıyor olaylar. Kabusların nedenini öğrenmek için oyuna giriş yapıyoruz.


     Siren: Blood Curse, Project Siren tarafından geliştirilip Sony tarafından dağıtımı yapılan PS3 özel oyunu olmakla beraber çıkışını 24 Temmuz 2008 tarihinde gerçekleştirdi. Olaylar Hanuda isimli köyde geçiyor. Bir TV ekibi ayı belgeseli için Hanuda isimli köye gelir. Ancak ormanda hiç hoş olmayan görüntüler çekerler. Bir çeşit tarikatın bulunduğu bu köy etrafında yakalanan yabancıları kurban etmektedirler. Oyunda birden fazla karakteri kontrol ediyoruz. Böyle ilgi çekici bir hikaye ile bize merak uyandıran Siren: Blood Curse, karanlık atmosfer ve bilinmezliğin doruklarına çıkarıyor ve aşağıya inmesine hiç izin vermiyor.


     The Evil Within'de karakterimizi ve silahlarımızı upgrade edip kendi oyun stilimizi geliştirebiliyoruz. Ancak Siren: Blood Curse'de böyle bir seçeneğimiz yok.


     The Evil Within'de düşmanlarımızın ölmesinin tek yolu onları yakmak. Oyunda kibritlerimiz var. Ancak bazen kibrit sıkıntısı çekiyor ve yakamıyoruz. Yakamadığımız zaman ise kafasını parçalamamız gerek. Siren: Blood Curse'de düşmanlarımız ölmüyor. Sadece biraz sersemleyip bayılıyorlar. Ardından tekrar ayaklanıyorlar. Düşmanlarımızın ismi Shibito.

     Her iki oyunda da düşman modellemeleri rahatsız edici ancak Siren: Blood Curse daha mide bulandırıcı.


     Her iki oyunda da boss savaşları var. Her iki oyunda da bossların çizimleri güzel. Ancak The Evil Within için bir sorun var. Boss savaşlarında öldükten sonra uzun bir loading süresi bizleri bekliyor. Bir bossu öldürmek için de 2-3 kez ard arda ölünce loading süreleriyle birlikte sinirlerimiz yıpranıyor. Çok şükür Siren: Blood Curse'de böyle bir sıkıntımız yok. Zaten The Evil Within'e göre daha az boss savaşları yaşanıyor.


     The Evil Within'de belirli silahlarımız var. Tekli silahlar, pompalı tüfekler, keskin nişancı tüfeği falan. Dahası da var ancak oyunda dolaşılmadık yer bırakırsanız. Cephane sıkıntısı sürekli yaşamıyorsunuz. Çoğu kez bütün silahlarımda 7-8 kurşun ile dolaştım. Arbaletimiz var ve değişik özellikte oklar yapabiliyoruz. Bu okları oyundaki tuzakları çözerek yapabiliyoruz. Tuzakları istersek düşmanlarımıza karşı da kullanabiliriz. Ama kullanamaya da biliriz. Tuzağı bozup bozmamak size kalmış. Stratejini sen seçeceksin.

     Siren: Blood Curse'de işler biraz daha farklı. Kalkıp küçük bir tavayı bile silah olarak kullanabilirsiniz. Oyun size öyle bir atmosfer yaşatıyor ki silahsız bir şekildeyken düşman ile karşılaştığınızda yerde bir tava görmek adeta bir elektrikli testere görmüş gibi sevindiriyor. The Evil Within'e göre silah ve cephane sıkıntısını daha çok çekiyorsunuz.


     İki oyunda da yanımızda bize eşlik eden karakterler oluyor. Siren: Blood Curse'de bize eşlik eden karakterler genellikle savunmasız oluyor. Hatta savunmasız karakter ile tek başımıza oynadığımız bile oluyor. Burda da gizliliği konuşturuyoruz. The Evil Within'de ise bize eşlik eden karakterler silahını kullanabiliyor.

     Belirtmekte fayda var Siren: Blood Curse'yi tamamen gizlilik ile bitirebilirsiniz. Ancak The Evil Within'de bu mümkün değil. Elinizde olmayan sebeplerden dolayı işler çığırından çıkıyor ve ortalık karışıyor. Siren: Blood Curse'de işlerin yolunda gidip gitmemesi sizin ellerinizde.

     Grafikler konusunda pek birşey demeye gerek yok. Yine de eğer grafik arıyorsanız The Evil Within daha önde gibi. Biraz değişik hava katmak için üstten ve alttan siyah şeritler çekilmiş. Siren: Blood Curse'de ise karıncalanma efekti verilmiş.

 

     Siren: Blood Curse'de düşmanlarımızın gözünden etrafı görebiliyoruz. Sadece düşmanlarımız değil dostlarımızın gözlerinden de görebiliyoruz. Bu bulmacalarda ve saklanırken çok işe yarıyor. The Evil Within'de buna benzer bir durum söz konusu değil.

     Her iki oyunu da PS3'te deneyim ettim. Siren: Blood Curse'de geç gelen kaplamalar, FPS düşmeleri veya oyunun donması yoktu. Ancak bunları hepsi The Evil Within de vardı. The Evil Within teknik açıdan sınıfta kalıyor.

     Her iki oyununda sesleri müzikleri ürkütücü. Siren: Blood Curse'deki siren sesi kulaklarınızda çınlayıp duracak. The Evil Within'de ise oyunu kayıt edebileceğiniz aynalı odaya yaklaştığınızda çalan o hoş müzik sesi ile biraz rahatlayacaksınız.

     The Evil Within'i 74 Türk Lirası, Siren: Blood Curse'yi 20 küsür Türk Lirasına falan almıştım. The Evil Within, Siren: Blood Curse ile kıyaslanınca hakettiği paranın çok üstünde bir para istiyor.

    Atmosfer konusunda ne yazık ki The Evil Within istediği yüksek miktardaki paraya rağmen Siren: Blood Curse'nin yanına bile yaklaşamıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder